Kafeinin tanımı:Kahve çekirdekleri içerisinde doğal olarak bulunan kafein (1,3, 7-trimetilksantin) kahve bileşikleri içerisinde en çok araştırılan maddedir.Coffea arabica ve Coffea canephora gibi Coffea bitkileri ve Camellia sinensis çay bitkileri tarafından üretilen bir pürin alkaloididir. Fizyolojik olarak, kafein eksitatördür ve geçici kognitif bozuklukları ve yorgunluğu hafifletebilir ve en çok tüketilen farmakolojik aktif maddeler içerir ve kahve ,çay ve alkolsüz içecekler gibi çeşitli kaynaklardan kolayca temin edilebilir. Kafenin kaynakları ve miktarları:Kahve fasulyesi, çay yaprağı, kola meyvesi ve kakao tohumlarıdır.(2)Değişken miktarda kafeini içeren yaygın içecekler, kahve (başlıca diyet katkısı), çay, alkolsüz içecekler, enerji içecekleri, çikolata ürünleri bazı ilaçlar (baş ağrısı tedavileri ve ağrı kesiciler) diyet takviyeleridir. Amerikalılar günlük olarak çocuklar ve ergenlerde çay ve kafeinli alkolsüz içecekler ile karşılaştırıldığında yetişkin diyette kafeinin ana kaynağı olan 400 milyondan fazla kahveyi tüketiyolar.(3) Günlük yaşamda kafein tüketim kaynağı cay,kahve,kolalı icecekler ve cikolatadır.Ayrıca bazı ilaçlarla (analjezikler/ağrı kesiciler, soğuk algınlığı-grip ilaçları, zayıflama ilaçları, bazı reçeteli ilaçlar) da önemli miktarda kafein alınmaktadır. Erişkinlerin kafeini daha cok çay,kahveden,çocuklar ve ergenlerin ise kolalı içecekler ve buzlu caydan aldıkları bilinmektedir. Son yıllarda büyüyen içecek sektörüyle birlikte, enerji içeceklerinin özellikle gençlerin kafein tüketiminde etkili olduğu bildirilmektedir.(4)Diterpen alkoller, klorojenik asit, polifenoller ve kafein gibi diğer temel bileşikleri de içeren kahve, Amerikan diyetinde yer alan kafeinin % 71’ini sağlar.Bir fincan kahve (150ml) 60 ile 120 mg arasında kafein içermektedir. Yine Kanada’da erişkinlerde günlük kafein alımı 288 ile 426 mg arasında değişmektedir.ABD`de yapılan araştırmada Amerikalıların kafeinli içecek tüketimi ve kafein alımı % 85`i günde en az bir kafeinli içecek tüketiyor.Kafeinli içeceklerin tüm tüketicileri arasında, ortalama kafein alımı 165 mg / gün`dür. En yüksek kafein alımı 50-64 yaşlarındaki (226 mg / gün) tüketicilerde görülür. Kahve, tüm yaş gruplarında birincil kafein kaynağıdır.Karbonatlı alkolsüz içecekler ve çay 18 yaşın altındaki çocuklarda kafein alımının ana katkısıdır.Enerji içeceği tüketicileri tüm yaş gruplarında ≤% 10`u temsil etmektedir.(3) Kafeinin yan etkileri : Sinirlilik, irritabilite, uykusuzluk, diürez, aritmi, baş ağrısı, taşikardi, solunumun artması ve sindirim sorunlarıyla karakterizedir. Bu yan etkiler çocuklarda aşırı kusma, taşikardi, MSS ajitasyonu ve diürezle kendini gösterir(2) Sağlıklı yetişkinler arasında günlük ≤400 mg`lık ılımlı bir kafein alımı yan etkilerle ilişkili değildir.Aşırı kafein alımı baş ağrısı, bulantı, anksiyete, hipertansiyon ve huzursuzluk ile ilişkilendirilmiştir. Yan etkiler üretmek için gereken kafein miktarı kilo, cinsiyet, yaş ve duyarlılık farklılıklarına bağlı olarak kişiden kişiye değişir.(5) Çoğu tüketicinin tecrübe ettiği ve keyif aldığı artan uyanıklık, gelişmiş ruh hali ve odaklanma ve uyanık olma kapasitesi diğerleri için kafein rahatsız edici belirtilere sahip olabilirken bazı insanlar metabolize edici enzim CYP1A2`nin enzimatik aktivitesindeki değişkenlik nedeniyle kafeini diğerlerinden daha yavaş metabolize eder.Kafein ayrıca, kafein içeren yiyecekleri veya içecekleri tüketme arzusu ve çekim semptomları (baş ağrısı, letarji ve irritabilite) ile kafein alınması aniden kesildiğinde bağımlılık özelliklerine sahiptir. Kafein ayrıca bellek konsolidasyonunu da geliştirir.(3) Kafenin kimyasal yapısı: Kafein çeşitli düzenleyici yollarla etkileşime girebildiğinden sinir sistemi kafeine duyarlıdır. Kafeinin ana etkisine adenozin reseptörleri aracılık etmektedir. Adenozin geniş fizyolojik öneme sahip olan G-protein ile birleşmiş ve kafein temel aktivasyonu adenozin reseptörlerinin antagonisti olarak gerçekleştirmektedir. Adenozin vücutta merkezi sinir sistemi, vasküler endotel, kalp, karaciğer, yağ dokusu ve kas gibi çoğu dokuda sentezlenen başta uykunun başlatılması ve sürdürülmesiyle ilişkisi olan bir nöromodülatördür.Kafeinde adenozinin tutunabildiği adenozin reseptörlerine bağlanarak tam tersi etki göstermektedir.(6) Kafein adenozin reseptörleri ile etkileşime giren basit bir bileşiktir ve reseptörlerin A1, A2A, A2B ve A3 tipleri bilinmektedir ve kafein reseptörlerin adenozin uyarımını önleyen bir antagonist gibi davranabilmektedir.Kahve tüketimi ile ilişkili alım seviyelerinde, kafeinin, biyolojik etkilerinin çoğunu adenozin reseptörünün A1 ve A2A alt tiplerinin antagonizması yoluyla uyguladığı görülmektedir. Kafeinin adenozin antagonizması etkileriyle sonuçlanır. Böylelikle genellikle uyarıcıdır. Kafeinin en önemli etki mekanizması adenosin reseptörlerinin antagonizmasıdır. Adenosin, siklik adenozin monofosfat (cAMP) hücresel konsantrasyonlarını artırabilir veya azaltabilen farklı reseptörler üzerinde etki gösteren, lokal olarak salınmış bir pürin maddesidir.(7) Kafein ve adenozinin kimyasal yapıları birbirine benzerlik gösterir ve bu benzerlik nedeniyle merkezi ve periferal sinir sistemi hücre membranlarında bulunan adenozin reseptorlerine adenozinin kendisi yerine kafein bağlanır ve buna bağlı olarak merkezi sinir sistemindeki uyarıcı etkisini gösterir.(4) Genel Bilgiler : Kafeinin vücutta etki mekanizması: Kafein ağızdan alındıktan kısa bir süre sonra, gastrointestinal sistemden hızlı bir şekilde emilir.1- 1,5 saat içinde kanda en yüksek düzeye ulaşır. Kafein karaciğerde metabolize olur. Metabolizma sonucunda paraksantin (% 80), teobromin (% 15) ve teofilin (% 4) gibi pek çok metabolit açığa çıkar . Basit difüzyonla taşınır. Hücrelere geçişi sırasında herhangi bir bariyer olmadığı için kafein beyin, testis ve fetüs dahil olmak üzeri vucüttaki tüm hücrelere ve dokulara hızlı bir şekilde yayılır . Plazmada albümine bağlı olarak taşınan kafeinin % 80’i beyinde bulunur.(8) Kafein, mide ve ince bağırsakta hızla ve hemen hemen tamamen emilir. Beyin dahil olmak üzere tüm dokulara yayılarak kan beyin bariyerini geçer.Kafein metabolizması Öncelikle sitokrom P450 izoform CYP1A2`nin aktivitesinin kafeinin birincil metabolizmasının yaklaşık% 95`ini oluşturduğu karaciğerde meydana gelir. Kafeinin CYP1A2 ile katalize edilmiş 3-demetilasyonu, 1,7-dimetilksantinin oluşumuyla sonuçlanır.Kafeinin yarı ömrü yaklaşık olarak 4-6 saattir ve cinsiyet, yaş, oral kontraseptif kullanımı, gebelik ve sigara gibi birçok faktörden etkilenir. Kafeinin yarılanma ömrü kadınlarda, erkeklere göre % 20 ile 30 oranında daha kısadır. Yeni doğanlardaki yarılanma ömrü 50 ile 100 saat arasında değişmektedir. (7) Su ve etanol dahil olmak üzere çözücüler kafeinin solüsyonlarını yapmak için kullanılabilir. Bununla birlikte kafein oda sıcaklığında su ve etanolde ılımlı olarak çözünür.Böylece kafein konsantrasyonunu en üst düzeye çıkarmak için kahve veya çay hazırlanması için ısıtılmış su kullanılır. Kafein, akışkan karbondioksitte çözülebilir ve bu kafeinsiz kahve veya çay üretildiğinde endüstriyel proseslerde kullanılmaktadır. Kahvede bulunan kafein miktarı; kahvenin türüne, kavrulma derecesine, pişirme yöntemine göre farklılık gösterebilmektedir. Standart bir fincan kahvenin 100 mg kafein sağladığı düşünülmektedir. Amerika’da kahve satış hizmeti sunan yerlerden alınan 240 ml demlenmiş 14 farklı özellikteki kahvenin kafein miktarının 72-130 mg arasında değiştiği bulunmuştur . Aynı mağazadan 6 farklı günde satın alınan aynı tip 240 ml kahvedeki kafein içeriği 130 ile 282 mg arasında değiştiği ifade edilmiştir Belli standartlarda kahve üretimi sağlansa da kahvelerin kafein içeriği farklılık gösterebilmektedir. İki-üç fincan kahve tüketiminden sonra plazma kafein seviyesi 20-40 µmol/L’ye ulaşabilmektedir. Kafeinin düşük düzey (100 mg’dan az) ya da orta düzey (200-300 mg arasında) alınması, keyif verme, enerjik hissetme, sosyalitenin artması gibi olumlu etkilere neden olurken kafeinin günlük kullanımı > 500-600 mg (4 ile 7 kupa) önemli sağlık riski oluşturur. Kahve ve çayın kafein içeriğinin hazırlanma yöntemlerine ve ürün markasına bağlı olduğunu unutmayın. Ek olarak, kafein alımındaki değişiklikler, hizmet eden `fincan` boyutundaki farklılıklardan dolayı ortaya çıkabilir. Bu varyasyonların etkisi, özellikle kültürel farklılıklar söz konusuysa klinik araştırmaların yorumlanmasında ve karşılaştırılmasında dikkate alınmalıdır. Kafein ve kan basıncı:Hipertansiyon inme ve KKH için güçlü bir risk faktörüdür. Kafein, kahve içinde bulunan kan basıncını artıran bileşiktir ancak kahve içinde bulunan diğer bileşikler bu etkilere karşı koyabilir.Yapılan bir araştırmada 6 alışkanlığı olan ve 9 alışkanlık olmayan kahve içenler olmak üzere 15 gönüllü üzerinde yapılan bir çalışmada 2 grupta da kas sempatik aktivitesini ve kan basıncında benzer artışlara neden olduğunu gösterdi. Buna karşın kahve içimi, kahve emiliminden sonra 2 grupta kas sempatik aktivitesinin ve plazma kafein düzeylerinin karşılaştırmalı olarak artmasına rağmen alışkanığı olan kahve içicilerinde değil, alışkan olmayan içenlerde kan basıncını artırdığı ve kısa ve uzun vadeli kahve tüketimi ile ilişkili kardiyovasküler sağlıkta yalnızca kafeinin sorumlu olmadığını belirtilebilir. (10) James’in sistematik derlemesinde; kafeinin kan basıncını (KB) yükselten etkilerinin kardiyovasküler sistem(KVS)morbidite ve mortalitesine katkıda bulunduğunu bildirmiştir. Kafein, çocuklar ve ergenler üzerindeki etkisi: Çocuklar (2-12 yaş) ve ergenler (13-17 yaş) kafeini yetişkinlerden daha hızlı metabolize eder. Çocuklar genellikle yetişkinlerden daha az kafeini (24-37 mg / gün) tüketirler. Hiperaktif olarak tanımlananlar da dahil olmak üzere çocuklar ve ergenler erişkinlerden kafeinin etkilerine karşı daha hassastır. Daha fazla kafein tüketen gençlerde öğrenme konusunda kritik bir rol oynayan uykuyu daha az alırlar bu da diğer sağlık sorunlarına yol açabilir.(3)Çocuklar çoğunlukla çay ve gazlı alkolsüz içecekler şeklinde kafein tüketirler özellikle aşırı kafein alımı gelişmekte olan beyni nasıl etkilediği bilinmediğinden kaçınılmalıdır.Ergenlerde şekerlendirilmiş kahve ve enerji içeceklerinin tüketimi artmıştır.Bunlar kafein alımının başlıca kaynaklarıdır.Cocuklar icin onerilen kafein miktarı, yaşa ya da ağırlığa gore değişmektedir. İki-beş yaş çocukları icin gunde 25-50 mg, beş-on yaş cocukları icin 50-75 mg,onüç-onyedi yaş ergenlerin vücut ağırlığına bağlı olarak ağırlık / gün veya 100-175 mg / gün 40-70 kg’dır.Coğunlukla günde icilen bir kutu (330 mL) gazlı icecek ya da yenilen 40-50 g sütlu cikolata ile çocuklara önerilen kafein miktarı kolayca karşılanabilmektedir.Enerji içeceğinin alkol ile birlikte tüketimi ergenler arasında tehlikeli bir şekilde popüler hale gelmiştir.Enerji içeceklerindeki kafein uyuşukluğu maskeleyebilir ancak alkol ile ilgili yaralanma olasılığını artırabilecek alkol alımıyla birlikte kalp problemi olan insanlar kafein ve alkol karıştırma konusunda özellikle dikkatli olmalı her iki bileşik de kalp atış hızını arttırmak için harekete geçer ve birlikte alındığında kardiyak aritmilere neden olabilir.(17)Günlük üç ile dört adet 8 oz bardak kaynatılmış kahve (toplam ≤ 400 mg / gün kafein) ya da beş porsiyon kafeinli alkolsüz içecek veya çay alımı günlük bir miktar (110-345 mg/ gün) olarak alınması çoğu yetişkin ve sağlık açısından potansiyel olarak yararlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir.(16)Kafeinin kemik sağlığını olumsuz etkilediği ve menopoz sonrasında gelişen osteoporoz riskini artırdığı iyi bilinmektedir. Cünku kafein, ozellikle de yüksek düzeyde alınan kafein, idrarda kalsiyum ve magnezyum atımını artırmakta ve osteoporoz gelişimine katkıda bulunmaktadır.(4)Kemik mineral yoğunluğunun oluşmasında ve korunmasında kalsiyum, magnezyum ve D vitamini temel belirleyicidir.Kemik sağlığının korunmasında, gunluk ortalama 800-1000 mg kalsiyum, 400 IU D vitamini alınması, kafein alımının ise 200-300 mg arasında tutulması önerilmektedir.(6)Osteoporoz gelişme riski altında olanlar için iki çorba kaşığı süt ilave etmek, bir fincan kahveyi tüketmekle kaybedilen kalsiyum miktarını dengeleyebilir. Hamile kalmaya çalışan kadınlar için önerilen öneri kafein tüketilmesi <300 mg / gün olarak sınırlamaktır. Yüksek tansiyonlu veya düzensiz kalp ritimli kişiler kafeini de sınırlamalıdır. Sonuç olarak, epidemiyolojik araştırmalardan elde edilen kanıtların giderek artan bir bulgusu, çoğu insanda kahve içmenin yararlı olduğunu ve tersine çeşitli hastalıkların riski ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir.(10)Kafeinli alkolsüz içecekler, ergenlik döneminde kahve tüketiminin bir miktar artmasına rağmen, ABD`deki çocukların ve ergenlerin diyetlerinde kafein ana kaynağıdır. Kısa süreli klinik araştırmalardan elde edilen sınırlı veriler, günlük olarak 3 mg / kg vücut ağırlığı veya daha fazla kafein alımı, çocuklar ve ergenlerde olumsuz etkilere neden olabilir.(12) Kafein toksitesi : Aşırı kafein tüketilmesi nedeniyle ölüm yaygın değildir ve literatürde sadece birkaç vakaya rastlanmıştır. Yetişkin insanlardaki akut ölümcül dozun 10 g / kişi olduğu tahmin edilmektedir. Ölüm 6.5 g kafein alındıktan sonra bildirildi ancak 24 g kafein iddia eden bir hastanın hayatta kalması da bildirildi. Ölümcül ya da hayatı tehdit eden kafein doz aşımı genellikle kafein içeren ilaçların alınması ile ilgilidir. Oral dozlar 5-50 g (ortalama 10 g) ölümle sonuçlanmıştır.(13Ölümcül dozun 100-200 mg / kg vücut ağırlığı olduğu tahmin edilmektedir. 15-30 mg / kg`nın yutulması önemli toksisiteye neden olmuştur. Kafein aşırı doz belirtileri ajitasyon, deliryum, nöbet, dispne, kardiyak aritmi, miyoklonus, bulantı, kusma, hiperglisemi ve hipokalemi olabilir.(14)Yetişkinlerde kafein toksisitesi sinirlilik ve uykusuzluktan duyusal bozukluklara diürezis, aritmi, taşikardi, artmış solunum ve gastrointestinal rahatsızlıklara kadar uzanan bir dizi klinik semptom sunabilir.Çocuklarda kafein toksisitesi şiddetli kusma, taşikardi, santral sinir sistemi ajitasyonu ve diürez ile kendini gösterir. Kafein`e kronik maruz kalma,Gastrointestinal sistem, karaciğer, böbrek sistemi ve kas sistemini ilgilendiren bir dizi işlev bozukluğu olduğu bildirilmiştir. Kafein kaynakları ve prevalansı : Kuzey Amerika`da yetişkin diyette kahvenin başlıca kaynağı kafeindir.Kahve (`-75) ve çay (% 15-30) iken kafeinli meşrubat ve çikolata, çocukların diyetinde kafein ana kaynaklarıdır. Kahve aynı zamanda Finlandiya, İsveç, Danimarka ve İsviçre gibi bazı Avrupa ülkelerinde yetişkinlerde diyette kafeinin ana kaynağıdır. kafeini en cok kaynatılmış kahve (56-100 mg / 100 ml) bunu takiben hazır kahve ve çay (20-73 mg / 100 ml) ve kola (9-19 mg / 100 ml) içerir. Kakao ve çikolata ürünleri de (30-100 mg / tablet veya kapsül) ve reçetesiz (15-200 mg / tablet veya kapsül) ilaçların birçoğu önemli kafein kaynaklarındandır.(3) Kafeinin Kardiyovasküler Hastalıklara Etkisi : Kafein alımından sonra vasküler direnç artışı olur. Adenozin reseptörleri vasküler yatağı dilate eder. Kafein de adenozinin bu işlevine antagonist etki gösterip kan basıncında artışa neden olur. Ayrıca kafein fosfodiesterazları inhibe ederek vasküler tonusu de etkiler. Yine kafeine bağlı olarak plazma katekolamin seviyelerinde (özellikle adrenalin) artış gözlenir. Normotansif ve hipertansif bireylerde kafein kaynaklı stres yanıtı olarak plazma adrenokortikotropin ve kortizol düzeyi artar. Kortikosteroidler damar tonusunu etkiler. Renal etkisine bakıldığında kafein alımının ardından idrar volümünde ve sodyumun atılmasında hafif derecede artış olur.(16)Kafein alımı, kalp hızı ve kan basıncında akut bir artışa neden olmaktadır. Toplam plazma homosistein konsantrasyonu yüksekliğinin, koroner kalp hastalıkları, inme ve perifer vasküler hastalıkların da dâhil olduğu kardiyovasküler hastalık riskini arttırdığı düşünülmektedir.(6) Norvec’de yapılan bir calışmada, günde dokuz fincandan (600-900 mg kafein) fazla kahve tüketen yetişkin kadın ve erkeklerde kardiyovasküler sağlık açısından bir risk faktörü olan serum homosistein düzeyinin tüketmeyenlere göre daha yüksek olduğu gösterilmiştir.Buna karşın, güncel calışmalarda, kafein alımı ile hipertansiyon hiperlipidemi ve koroner arter hastalıkları arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Ancak, günlük 400 mg ve üstünde kafein alımının kardiyovasküler sağlık acısından risk taşıdığı diğer bir deyişle güvenli olmadığı belirtilmektedir.Düzenli kafein tüketenlerde kafeinin kalp üzerindeki akut etkilerine karşı farklı derecelerde de olsa tolerans gelişebilmektedir. Bu ise kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde kafeinin doğrudan bir risk faktörü olmadığı konusuna açıklık getirmektedir.(1) Kahve, cafestol ve kahweol dahil olmak üzere, diterpenler olarak sınıflandırılan kolestrolü artıran bileşikler içerir.Diterpenler kahvede bulunan yağlardır. Önemli ölçüde bu bileşiklerin konsantrasyonu ve kafein miktarı ,kahvenin hazırlanış şekline bağlıdır. Kaynatılmış kahvede daha yüksek konsantrasyona sahiptir, çünkü diterpenler sıcak su ile uzun süre temas ederek kahve çekirdeklerinden ekstrakte edilmiştir.Sıcak su ile çok kısa süreli teması ve diterpenlerin filtre kağıdında tutulması nedeniyle, filtrelenmiş kahve çok daha düşük bir kafeest ve kahvel konsantrasyonuna sahiptir(10) Filtre edilmemiş kahvedeki diterpenoidler LDL kolesterolü artırıp, HDL’yi azaltabilirler. On dört randomize kontrollü çalışmayı (RKÇ) kapsayan bir meta analiz çalışmasında kaynamış kahve tüketiminin alınan miktara göre serum total kolesterol ve HDL düzeylerini artırdığı, filtre kahvenin ise serum kolesterol düzeyini çok az artırdığı bildirilmiştir.Artmış kolesterol düzeyi de koroner kalp hastalığı insidansını ve prevelansını artırmaktadır. (2) Yapılan klinik çalışmalar kafein kardiyak aritmi, kalp hızı, serum kolestrolü ve kan basıncı üzerindeki etkilerini araştırdı ve büyük ölçüde kahve tüketimi ile kardiyovasküler risk faktörleri arasındaki ilişkiye odaklanmış kan basıncı ve serum kolesterolü düzeyleri veya kardiyovasküler hastalığın görülme sıklığı gibi faktörlere bağlıdır.Tek doz kafeinin ≤400 mg`ın, sağlıklı kişiler, iskemik kalp hastalığı olan veya ciddi ventrikül ektopisi olan hastalarda kardiyak aritmilerin sıklığını veya şiddetini artırmadığını göstermiştir. Mevcut veriler ılımlı kafein alımının olumsuz olmadığını göstermektedir.(17) Küçük prospektif klinik çalışmalar klinik olarak yüksek ventriküler veya supraventriküler aritmilerde yüksek dozda kafeine maruz kalınması sonucunda bir artış gösterdi.Aritmi riski taşıyan hastalarda yapılan çalışmalar orta dereceli kafein tüketiminin görünüşte aritmik olaylar oluşturmadığını gösterdi. Aritmilerin riski üzerine kafeinin etkisini inandırıcı bir şekilde değerlendiren büyük çaplı prospektif randomize kontrollü bir çalışma bulunmamaktadır.(18) Güçlü bilimsel bulgulara sahip olmamasına rağmen, kafein tüketimini azaltmaya yönelik danışmanlık hala çok cazip ve klinik uygulamada yaygın olarak kullanılmaktadır.Özellikle, kafeinli içeceklerin içilmesi, doktorlar tarafından çoğunlukla yapısal kalp hastalığının bulunmaması durumunda çarpıntı, taşikardi veya düzensiz kalp atışları gibi geniş spesifik olmayan semptomlar sergileyen hastalara önerilir SONUÇ Kafeinin kardiyovasküler hastalık üzerindeki etkilerine olan ilgisi, gündelik tüketimi (günlük Amerikalıların yarısından fazlasının içtiği kahve içecekleri) ve kan basıncını artıracak merkezi sinir sistemi uyarıcısı olarak bilinen eylemleri ile birlikte popülerlikten kaynaklanmaktadır. Bu nedenle koroner kalp hastalığı olayları ve aritmilerin riskini artırabileceği yönünde bir endişe var. Bununla birlikte, toplu olarak, çoklu çalışma ve metaanaliz, kafein alımının kardiyovasküler risk üzerindeki nötr veya koruyucu etkilerini göstermektedir. Akut beslenme kan basıncını artırabilirken nüfus araştırmaları kafein ile kronik hipertansiyon arasında herhangi bir ilişki olmadığını göstermektedir. Aritmilerle ilgili olarak, nüfus araştırmaları, kafein alımının atriyal fibrilasyon riski veya ventriküler ektopi ile ilişkili olmadığını bulmuştur. KAYNAKÇA 1. Springer-Verlag Berlin Heidelberg,2016, Caffeine and cardiovascular diseases:critical review of currentresearch 2. Journalof Cardiovascular Nursing 2016,Effect of Coffee Consumption on Heart Healt,7(14):136-13) 3.Elvira Gonzalez de Mejia and Marco Vinicio Ramirez-Mares, 2014,Impact of caffeine and coffee on our health, Trends in Endocrinology and Metabolism October , Vol. 25, No. 10) 4.Garipağaoğlu M, Kuyrukçu N ,Çocuk Sağlığı ve Kafein, 2009,Çocuk Dergisi, 9(3):110-115 5.Ask Tybjærg Nordestgaard and Børge Grønne Nordestgaard,2016, Coffee intake, cardiovascular disease and allcause mortality: observational and Mendelian randomization analyses in 95 000–223 000 individuals, 1–15) 6.Sözlü S,Yılmaz B,Acar N,2017,Coffe Consumption and Relation with same Diseases) 7.Jane V. Higdona
(0) Yorum